Block Earner Türkiye Direktörü Emrah Karadere ile Özel Röportaj!
Block Earner Türkiye Direktörü Emrah Karadere profesyonel olarak da sektöre adım atmış bir kripto emekçisi!
Tüm Türkiye'yi sarsan ve hala yaraların sarılmadığı deprem ile beraber birçok teknoloji şirketi farklı arayışlara girmeye başladı. Son zamanlarda yapay zeka ile alakalı yapılan yatırımlar ve teknolojik gelişmelerle beraber ülkemizin bir gerçeği olan ''deprem''ile mücadele konusunda arayışlara girildi.
Dr. Erdem Erkul '' “Afet öncesi süreçlere yönelik yapay zekâ destekli sistemler, uydu görüntüleri, hava tahminleri gibi çeşitli kaynaklardan gelen büyük miktarlardaki verileri analiz ederek erken uyarı sistemlerinin kurulmasını sağlayabiliyor.'' açıklamasını yaptıktan sonra gözler bu teknolojiye doğru mu adapte olduk sorusuna çevrildi.
Deprem, sel, tsunami ve diğer doğa olayları için yapay zeka
Son zamanlarda her ne kadar ülkemizde doğa olaylarından deprem konuşulsa da sıklıkla diğer felaketlerde de karşı karşıya kalıyoruz. Dr. Erdem Erkul'a göre metaverse ortamında sanal simülasyonlarla bu konular hakkında eğitimler verilebilir. Bu sayede organizasyon ve planlama konusunda eksik kaldığımız son depremde yaşanan acı tecrübeler daha aza inebilir.
Robotlar, enkaz altındakilere ulaşmak için en önemli araçlardan biri mi?
Cerebrum Tech’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Erdem Erkul özellikle şu noktaya değindi.
"Dünyada afet sonrası çalışmalarda robotların öne çıktığı örnekleri daha sık görmeye başladık. Ekiplerin erişemediği alanlara robotlarla ulaşarak enkaz altına ilkyardım ve gıda gibi malzemelerin teminini sağlamak mümkün olabiliyor. Bu robotların karada, havada ve suda çalışan farklı versiyonları bulunuyor. Sese, ısıya duyarlı görüntüleme sistemleri de enkaz altındaki canlı varlığının tespitinde çok önemli bir rol oynuyor. Bunlar bilinen ancak ülkemizde pek yaygın kullanılmayan ekipmanlar. Her ne kadar son dönemlerde dünya genelinde afetler karşısında bilgi teknolojilerinin kullanımının gerekliliğine yönelik farkındalık artmış olsa da uygulamaların beklenen düzeyde olmadığı görülüyor. Bu konuda 2020 yılında yapılmış bir istatistik çalışmasında, afet risklerinin azaltılması amacıyla teknolojinin olanaklarından yararlanma oranının ABD ve Çin'de %14-15 seviyelerinde olduğu pek çok ülkede bu ortalamanın %3-5'i geçemediği tespit edilmiş durumda. Afetlerden fazlasıyla canı yanmış bir ülke olarak devlet kurumlarımız, özel sektör ve üniversitelerimiz ile afet yönetiminde teknolojik yatırımlarımızı artırmamızın ileriki dönemlerde aynı acıları tekrar yaşamamamız için oldukça önemli olduğunu düşünüyorum."
Kaynak: Inbusiness
İyi bir Projeci aynı zamanda çok iyi bir hayalperesttir. Hayal gücünün gerçekçi ve ayağı yere basan somut çıktılarla birleştirilmesi ile iyi bir senarist ve yönetmen olur. Aynı zamanda fikirlerini en doğru şekilde ifade ederken bir filozof gibidir. Web3 projeleri de bizim iyi bir senarist ve yönetmen olmamız için hayallerimizin ötesinde fikirlerin oluşmasına olanak tanıyarak bir filozofa dönüşmemizi sağlar.
Şimdi bazı sorular sormamız gerekirse;
Gerçek dünyada yaşadığımız hemen hemen her şeyi Web3 & Metaverse dünyasına taşıyabilir miyiz?
Bunu yaparken Tokenizasyonu nasıl kurgulayabiliriz?
Sanal ile gerçeklik arasında kurulan somut bağları nasıl düşünmeliyiz?
İşte bunların tümü merkeziyetsiz yapılanmalarda yer alan ve yer alacak kişilerin çok iyi çalışması gereken ödevlerdir.
Buradan hareketle binlerce yıl özgünlüğünü koruyan Platon’un “Mağara Alegorisi” den bahsetmek istiyorum. Felsefenin güncel olmasının ihtişamını son teknolojideki yeri hakkında kısa bir felsefi serüvene dalıp gündem olan konuların nasıl felsefe ile güncelliğini koruduğuna değinelim.
Gerçeklik ve yanılsama dünyalarının anlatıldığı en çarpıcı örneklerden biridir Platon Mağara alegorisi. İyi nedir? Mutluluk nedir? Hakikat nedir? Bilginin kaynağı nedir? Tüm bu felsefi soruların yanıtlarının soruşturulduğu binlerce yıllık bir düşünme pratiğidir.
Bu düşünce pratiğinden hareketle WEB3 sorularımızı Platon’un mağarasında sorulan sorularla hareketle nasıl bir yöntem geliştirebiliriz kısaca değinelim
Mağara Alegorisi nedir?
Platon bir mağaraya zincirlenmiş üç insandan bahseder ve bu insanların yalnızca mağara duvarını ve birbirlerini görebildiğini söyler. Doğuştan beri bu halde olan üç insan, yaşadıkları tüm süre boyunca duvarda mağara girişinden yansıyan gölgeleri ve yankı yapan sesleri duymaktadırlar.
Yani gerçeklik, onlar için yalnızca gölgeler ve yankı seslerdir.
Derken bu insanlardan biri zincirini çözer ve kendini mağaranın dışına atar. Yoğun ışık yüzünden geçici körlük yaşadıktan sonra gözü alışarak aslında gördükleri şeylerin yalnızca birer gölgeden ve duydukları seslerin yalnızca yankılardan ibaret olduğunu anlar. Bir akarsu kenarına gidince sudaki yansımasını ve gölgesini görmesi ise her şeyi anlamasını sağlar.
Büyük bir hevesle mağaraya dönüp bu durumu arkadaşlarına anlattığı zaman ise arkadaşları tarafından deli olmakla suçlanır. Onları kurtarmak istediğinde zincirli iki insan onun gibi delirmek istemediklerini söyleyerek mağarada kalmayı sürdürürler. Hatta zincirlerinden kurtulmuş olana saldırmayı bile denerler. Ne kadar anlatırsa anlatsın zincire vurulmuş iki insan bu durumu anlayamaz ve hayatlarını orada sürmeye devam ederler.
Mağara Alegorisinin Sembolleri ise şöyle tanımlanmaktadır;
• Mağara: Toplum
• Mağarada zincirlenmiş insanlar: Toplumun parçası olan bireyler
• Zincir: Toplum içinde yaşayan insanları sınırlayan kurallar
• Geçici körlük: Yolunu kaybetme, şaşkınlık hissi
• Mağara duvarına yansıyan gölgeler: Toplum tarafından gerçek kabul edilenler
• Zinciri kıran insan: Filozof ya da sorgulayan insan
Alıntı:https://www.webtekno.com/magara-alegorisi-nedir-ne-anlatir-h119724.html
Binlerce yıl Platonun bu dünyanın sahte; yani “Mağara”- diğer dünyanın “Gerçek” olan idealar dünyası olması hususu tartışılabilir durumdadır. En temel problem iki dünya arasındaki bağlantıyı kuracak somut bir delilin olmamasıdır.
Mağara Alegorisi birçok konuda ilham kaynağı olmuş bir özellik taşımaktadır. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen canlı bir soruşturma yöntemidir. Bunun nedeni gerçeklik algısının insanda zaman zaman şüpheye götüren belirsizliğinden gelmektedir. Bilginin ne olduğu, kesin olarak bir şeyi bile bilmemizin mümkün olup olmadığı binlerce yıldır filozoflar tarafından tartışıldı ve tartışılıyor.
Teknolojinin geldiği bu son noktada farklı evrenlerin dijital ortamda sunacağı yeni hayatların gerçeklik algısının tekrar sorgulanmasına neden olmuştur. Buradan hareketle Platon’nun mağarasındaki toplum, birey, zincir, körlük, bilgi gibi kavramların Metaverse-Web3 teknolojisinde nasıl bir analiz kurulabilir buna biraz değinmek istedim…
Platon'un mağarasında insanların gerçek dünyayı görememesi gibi, Web3 teknolojisi de merkezi olmayan bir ağ üzerinde çalışarak, kullanıcılar arasındaki veri paylaşımını güvenli hale getirmeyi amaçlar. Platon'un mağarasında insanların gerçek dünyada olmadıkları bir yerde bulunabiliyor olmaları gibi, Metaverse de sanal gerçeklik teknolojisi sayesinde insanların fiziksel dünyada olmadıkları bir yerde bulunabiliyor olmalarıdır. Platon'un mağarasında insanların gerçek dünyayı görememesi gibi, NFT ve Blockchain üzerinde kaydedilen verilerin değiştirilememesi ve güvenli bir şekilde saklanmasıdır.
Platon'un mağarasında insanların gerçek dünyayı görme çabası gibi, Blockchain ile acaba bizler geleceğin Web3 mimarları iki dünya arasındaki somut bağlantıları kurarak birer filozof mu olacağız? Toplumun zincirlenmiş bireylerine Web3 teknolojisini anlatarak yaşadığımız geçici körlüğün ardından gelen farkındalığı yaşamaları için ikna edebilecek miyiz? Yaşadığımız dünyayı Metaverse’e taşıdığımızda iki dünya arasında somut bağlantılar kurabilecek miyiz? Yoksa başkaları tarafından delirmiş kişiler olarak mı adlandırılacağız?
Bunu hep birlikte göreceğiz.
Özetle Platon’nun Mağarası, insanların gerçek dünyayı görmeye çalışırken, sadece mağarada yansımalarını gördükleri metafordur.
Web3 ise merkezi olmayan bir ağ üzerinde çalışan ve kullanıcılar arasındaki veri paylaşımını güvenli hale getirmeyi amaçlayan teknolojidir.
Teknolojinin veri güvenliği, dahil edici ve kazandıran yönü ile yeni nesil internet olması geleceğin farklı sanal evrenlerinde kendine has ekonomi modellerinin oluşması, reklam stratejilerinin geliştirilmesi ve değişmesi, sanal evrenlerde yer alan öğelerin gerçekte yaşadığımız dünyada somutlaştırarak "ürünlerin" iki evren arasında geçişleri ile ilgili somut bağlantıların kurulması gibi gelecekte bizi bekleyen acayip bir süreç var. NFT'lerin kullanım alanlarının fiziksel karşılıkları ile ilgili kullanıcı deneyimleri artacak, blockchain tabanlı web3 projeleri ile Platon'un iki dünya arasında kuramadığı bağlantıyı; Web3 teknolojisindeki sanal ürünlerin fiziksel ürünlere dönüşümleri sağlandığında somut bir bağlantı kurulacak gibi görünüyor.
Güncelleme tarihi: 17 Eyl 2022
Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, 28 Ekim 2021 tarihinde dünyaca ünlü sosyal medya platformu olan Facebook’un ismini ‘’meta’’ olarak değiştirdiğini kamuoyuna açıkladı. Bu açıklamanın ardından sosyal medyada ‘’metaverse’’ teriminin ne olduğuna dair birçok teori ortaya çıktı.
Aslında çoğu bilim kurgu filmine, kitabına konu olan bir sanal evrenin bu kadar hızlı bir şekilde hayatımıza girme olasılığı tartışma konusu oldu. Bu tartışmalar devam ederken Zuckerberg gibi milyar dolarlık şirketler ardı ardına ‘’metaverse’’ evrenine yatırım yaptıklarını duyurmaya başladı.
Öteki Evren, Artırılmış Gerçeklik veya Dijital Dünya
Metaverse kavramı tartışmaya açılırken, henüz TDK tarafından tam karşılığı açıklanmadı. Bu yüzden çeşitli kaynaklarda metaverse terimi dışında; öteki evren, artırılmış gerçeklik, dijital dünya gibi farklı terimler duyduğunuzda şaşırmamanız gerekir.
Son yüzyılın en önemli buluşlarından biri olan internet artık en gelişmemiş ülkelerde vazgeçilmez bir unsur hâline geldi. Gerek iş yaşamında gerek sosyal hayatın en önemli unsuru olan internet, dünyayı tek bir çatı altına almayı başardı. Bugün internetin kendi sınırlarını zorlamasıyla kripto paralar gibi para kavramının değişimine bile neden oldu. İnsanlar itibari paralar dışında artık sanal olarak da yatırım yapabileceğini öğrenmeye başladı. Kripto paraların reel dünyaya adaptasyonu beklerken, bu teknolojiyle ekstra gelişen Metaverse teknolojisi ortaya çıktı.
İnternet sayesinde artık bireyler kendi avatarını oluşturabilir ve avatarıyla artırılmış gerçeklik sayesinde sanal yolculuk yapma fırsatına sahip olabilir. Tam olarak bu teknoloji hayatımıza tamamen entegre olmasa bile yavaş yavaş büyük şirketler, markalar hatta siyasi partiler bu evrenin kapılarını açmaya başladı. Birçok uzmana göre Metaverse’ün hayatımıza tamamen entegre olması 5-10 yıl gibi bir süre zarfında gerçekleşecek.
Yine uzmanlara göre; pandemi dönemi evde çalışma, daha fazla ekran bağımlılığının artması, çoğu iş sektörünün çevrim içi ilerlemesi gibi durumlar sayesinde Metaverse evrenine adapte olmak insanlık için çok zor olmayacak.
Bilim Kurgu romanları yazarı Neal Stephenson 1992 yılında yani bundan tam 30 yıl önce Snow Crash romanında işte tam da bu bahsettiğimiz kurgusal evreni anlattı. İlk kez bu kavramı ortaya atanlardan biri diyebiliriz.
Bugün atılan çeşitli adımların yanında Metaverse evrenine karşı olan bir kesim de mevcut. Gelecekte bizi nelerin beklediğini hep beraber göreceğiz!